24 Nisan 2015 Cuma

The Age Of Stupid


                                                

Lots of ideas try to take over the world but there is only one winner: Consumerism! 
Bir çok fikir dünyayı ele geçirmeye çalıştı ama tek bir kazanan var: Tüketicilik!



Dünyanın gidişatı ile alakalı biraz şüphe ve merak varsa içinizde, sizi "Aptallık Çağı'nı" izlemeye davet ediyorum. Bilimsel veriler ve öngörüler baz alınarak hazırlanan belgesel, günlük hayatlarımıza dünyanın kaynakları sonsuzmuş gibi devam eder ve otoriteler tarafından devam etmeye teşvik edilirken, dünyanın her gün 'nasıl da' sona yaklaştığını anlatıyor.


Spoiler vermeyeceğim, söyleyebileceğim tek şey belgeselin gayet akıcı olduğu ve dünya gerçeklerini gayet usta bir kurgu ve dille izleyenin yüzüne vurduğu.

'Izleyeyim de, neye yarayacak?' diyorsanız, en azından insanoğlu olarak paylaştığımız sorumluluğun ne olduğunu biraz olsun anlamaya yardımcı olur, diyorum.

Buradan buyurun:

The Age Of Stupid


23 Nisan 2015 Perşembe

Sofar Sounds Istanbul



Sofar yani 'Songs from a room'un Istanbuldaki ilk etkinliğini gerçekleştirmesinin üzerinden yaklaşık 1,5 sene geçti. Ilk duyduğumda nasıl heyecanlandığımı hatırlıyorum. Muhteşem işler çıkacağından emindim, öyle de oldu. Hala fiilen katılabilmiş değilim ama Youtube üzerinden takip ediyorum. Cok yetenekli insanlar, güzel müzikler... Ki bu yalnızca bir boyutu. Sofar videolarının sebep olduğu bir başka durum söz konusu ki, benim için eşi benzeri yok.

Performansların gerçekleştiği evler, evlerin manzaraları ve evin içindeki kitlenin tamamının yarattığı atmosfer, Istanbul'un en güzel ve heyecan verici yüzlerinden biri benim için. Bunca kaosa, karmaşaya, çirkinliklere inat tüm kudreti, ihtişamı ve inceliğiyle sanata ev sahipliği yaptığında ben tek bir şey düşünüyorum: dünyanın başka hiçbir şehrine bu kadar yakışmazdı! Ne olursa olsun, Istanbul'un ruhunun en derin, en sağlam, en muhteşem tarafı sanat ve güzel insanlarla beraber kesintisiz nefes almaya devam ediyor.

Uzatmayacağım.

Yaşasın güzel insanlar, yaşasın güzel müzik, yaşasın güzel Istanbul ve yaşasın Sofar!

Buradan buyurun:

Gorkem Han Jr - Night & Shore


  
Kaan - Cinnamon


Kalben - Sadece


  
Sedef Sebuktekin - Bul Beni





22 Nisan 2015 Çarşamba

Cheer me up!


Itirazı olan?

Insan kendi modunu müzikle değiştirmek üzere eğitebilir mi? Bence mümkün. Nerede olursan ol, müzik neye benziyorsa duyguların da bir şekilde kulaklarından içeri dolanlara benziyor. Sahip olduğu kurtarıcı güç, başka hiçbir şeyde yok sanıyorum. Evinden, kendi hayatından uzaklardayken, özünden uzaklaştığını hissedip mutsuz olduğun anlarda, evi hatırlatan bir şarkı dinlemek eski ruhu geri veriyor. Dönüp geldiğinde, uzaklardayken dinlediklerin o zamanlar hissettiklerini hatırlatıyor. Olup biten bir şekilde müzikle can buluyor ve onun içine saklanıyor.

Bildiğim en iyi atmosfer mimarı. Nahoş durumların hissettirdikklerini temizlemenin en güzel yolu. Keyfin yokken, negatiflere boğulmuşken, iliklerine kadar hayat dolu olduğun zamanlara ait bir ses duymak, eski duyguları  geri getiriyor, devam etmek kolaylaşıyor. Daha mucizevi bir şey bilmiyorum.



18 Nisan 2015 Cumartesi

Eureka!

Ikili ilişkilerde ne zaman problem yaşansa, bir yerlerde tıkanılsa hemen sorun tespitine girişip sonunda Arşimet gibi fırlıyorum ortaya: Eureka (buldum!) Buldum da ne buldum? 25 yıldır sorunu hep kendimde aradım, kendimde buldum. bugünün eureka'sı bu.

Fazla iyi niyet, fazla iyi huyluluk, fazla anlayış temelli davranışlarımın doğurduğu suistimaller tolore edebileceğim sınırı aştıkları gün, bir bakıyorum problem gibi gözüken şey artık hiçbir şey ifade etmiyor, çünkü artık sürdürmüyorum. Hep birbirine benzeyen dertlerden muzdarip olma sebebim aslında bir şekilde sorunun gerçekten bende olduğuna kanıt gibi. Varımı yoğumu alabildiğine ortaya koyup, aman sizin incileriniz dökülmesin, ben kendi başımın çaresine de bakarım, sizin arkanızı da toplarım diyerek, sızlanmayı aklımın ucundan bile geçirmeden hareket ettiğim için zamanla yaptıklarım normalleşip, değersizleşiyor. Sevdiğim için özen gösteriyorum, özen gösterdiğim için yeterince özen göremiyorum.

'Hayatımız güzelleşsin' temelli davranışlarım nasıl oluyor da karşı tarafta kendi hayatının eşsiz ve değeri ölçülemez olduğu ve benim hayatımı görmezden gelerek de yaşayabileceğimiz hissiyatını doğuruyor bilmiyorum.

Halbuki ilişkiye gösterdiğim özen, karşı tarafa gösterdiğim özen, temelde kendime gösterdiğim özen ve kendimi içinde bulmak istediğim mükemmellikle alakalı.

Beraber mutlu oluruz diye açtığım kapılarımdan içeri özensizlik ve mutsuzluk rüzgarları esmeye başladığında, önlemler alırdım, eskiden. Şimdi içimden gelen tek ses: 'kapat, kapat, kapat: kapı, pencere ne varsa kapat!' ve ortaya koyduğun özeni de kendine döndür.

Içimdeki yaşama sevincine tav olup, ha gayret azalmasına sebep olmanın katlanılabilirliği bir yerde sona eriveriyor.

Kapılar kapalı artık. Gösterdiğim incelik ve özenin bir benzerini görene kadar, içtenliğim içtenlikle buluşana kadar.

Şimdi onlar düşünsün.