3 Ağustos 2015 Pazartesi

Freud'a Selam Olsun.


Denizci arkadaşlarım var, pilot arkadaşlarım ve bir de pilot olan erkek arkadaşım. Daimi karada olanlar. Bir de ben varım. Teker teker bakıyorum herkese. Uzunca süre gidene, çok uzaklara gidip gidip dönene. Yerinde öylece durmak isteyene. Herkesi anlamaya çalışıyorum, en önemlisi de kendimi anlamaya.

Hepimizin kendine göre insanları sınıflandırma eğilimi ve tarzı var. Ben algılarla ilgileniyorum. Dünyanın nasıl algılandığı, nasıl bir birikimle nasıl bir hayat sürüldüğü, gezip gördükçe, uzun yola gittikçe yada yerinde kaldıkça neler olup bittiğini merak ediyorum. İnsan herhangi bir hayatı neden tercih eder? Tercihler beraberinde neler getirir? Tek bir hayat yaşama şansı olan insan kişisel tatminini nasıl sağlar?

Herkese ayrı ayrı bakıyorum. Maksimum seviyede deneyimlemeye çalışıyorum, kalmayı, gitmeyi, durmayı, durmamayı. Herhangi bir tercih yapmadan, var olduğunu bildiğim, kendiliğinden gerçekleşmeyecek ve merak ettiğim her şeyi denemeye çalışıyorum. Bir insanı değil, olabildiğince çok insanı anlamak istiyorum. Kalıbıma, kabıma sığamıyorum, keşfetmek, daha çok öğrenmek, ne kadar sır varsa hepsine vakıf olmak istiyorum.

25 senenin sonunda insanlarla beraber kendime de anlam vermeye başlıyorum.

Denize giden, türlü türlü karakterde insanla, amirle, aylarca dar alanda zaman geçiriyor. Hiçbirimizin şahit olmadığı güzellikte gün doguşlarını, gün batımlarını, yanında anı paylaşmak isteyeceği insanlardan bir tanesi bile olmadan belki, bir başına seyrediyor. Doğanın mucizelerine tanık oluyor. Zor zamanlar geçiriyor. Kendine hepimizden fazla maruz kalıyor. Okuyor, izliyor, belki yazıyor. Kendince bir yöntemle, kendi kendine aylar geçiriyor. Yıllar geçiyor, karada sabah 9 akşam 5 çalışan, yılda 15 gün tatili olan insandan bambaşka bir hayat yaşıyor.

Pilot, ayın hatırı sayılır kısmını uzak yerlere uçarak, bazı gün ve gecelerini bu uzak yerlerde bulunan otellerde geçirerek, çoğu seyahatinde yeni insanlarla tanışarak, gökyüzünün en şahane hallerine şahit olarak günler, aylar, yıllar geçiriyor. Kokpitte yanında oturan insan her defasında ayrı bir dünya oluyor. Bazen iyi, bazen kötü. Her seferinde başka bir ekip, rota belki aynı ama günler birbirini tekrar etmiyor, bir şekilde.

Yerinde kalmayı seçen, aynılıktan keyif alan, dışına çıkmak istemeyen, sabit düzen içerisinde, kurduğu hayattan keyif alan insanın durumu var bir de. 'Başka bir dünya mümkün ama umurumda değil' motivasyonu..

3 farklı örnek var yukarıda. Onlarca, belki yüzlerce varyasyonla ele alabiliriz. Herkesin gece kafasını yastığa koyduğunda aklına, gözünün önüne gelen imaj başka, bambaşka. Gezdiğin, gördüğün, çalıştığın,okuduğun, temas ettiğin her şey tarafından yeniden yaratılıyorsun. Kendin bir yol tutturuyor, başka yolları konuşarak, okuyarak, araştırarak anlamaya çalışıyorsun.

Türlü deneyim, algı, bilgi nihayetinde ortaya çıkan 'sen' geri kalan herkesle bir ortak noktada buluşuyorsun. Seçtiğin, yürüdüğün, sevdiğin yol ne kadar az rastlanır türden? Hiçbir öneminin kalmadığı paydada, 'insan oluş' kısmında herkesle eşitleniyorsun. Endişeler, arzular, umutlar, beklentiler bir yerde aynılaşıyor: eşini bulma isteği... Her kim olursan ol, bütün varlığını paylaşmak arzun, tamamlanma isteğin aynı kalıyor. Dağdaki çoban ne hissediyorsa, o en muhteşem versiyonun dahi tamamlanmak konusunda o çobanla aynı şeyi hissetmeye, istemeye devam ediyor.

Bütün bu yukarıdaki laf kalabalığını yapmamın bir sebebi var. Hepimiz kendine münhasır, deneyimleri nihayetinde sürekli güncellenen ama yaptığımız seçimler sebebiyle belli alanlarda değişim geçiren insanlarız. Her birimizin temeldeki arzusu 'eşini bulmak.' Buradan hareketle 3 şey söylemek istiyorum:

1) 'Ben yalnız mutluyum ya' barikatı arkasına saklanmak, oraya saklanmaya iten mutsuzluktan fazlasını getirecek, Açık olmak lazım.

2)'Benim eşim bu olacak, başkasını istemem' derken dur durak bilmeden acı çekmek söz konusuysa 'eş' diye içselleştirilen kişi doğru kişi değil, inadı kenara bırakmanın sonunda mutluluk var.

3) Tamamlanmışlık hissi, her kim olarak yaşıyorsan, olduğun kişiyi algılayabilecek insanla mümkün. Ne bir çift güzel bacak, ne de kabarık bir cüzdan tarafından tamamlanabilecek şekilde dizayn edilmedik hiç birimiz.


Neyse, özetle: