28 Eylül 2014 Pazar

Sarhoş olmak üzerine.

Hep içki içenin değil, arada içenin, gerçekten içenin, iliklerine kadar sarhoş olanın hikayesinden bahsedeceğim size. Kendimden, gördüklerimden, hissettiklerimden. Pirüpak, aydınlık, pırıl pırıl bir kafayla çözemediğim şeyler var. Yana döne kendimi arayıp, bulamadığım zamanlar. Gerçekleştirmeye cesaret edemediğim düşüncelerim. Hakkıyla dinleyemediğim şarkılar. Kendimi içine bırakamadığım muhteşem anlar. Kendimi kendi aklım, kendi muhakeme sistemimle boğarak yaşadığım süreç ve ardından içilen iki kadeh. Ya da fazlası. Alkolün kana karışmasıyla başlayan süreci kendi adıma 'aklım bulandı' olarak açıklayamam. 'Bırak dağınık kalsın' düsturuyla olmayacak şeyler için ekstrem cesaretler gösterdiğim de söylenemez. Böyle zamanlarda tam manasıyla kendi içimin, kendi duygu dünyamın, tehlikeli diye etiketleyip aklımın kıyılarına kaldırdığım düşüncelerimin yükselişine şahit oluyorum. Evet, şahit oluyorum. 'Tut kendini' ayıklığı, avantajlar kadar dezavantajları da tartan ve biraz olsun olumsuzluk gördüğünde asla hamle yapmayan mükemmeliyetçi tarafım takdire şayan tokatlar yiyorlar açığa çıkan cesaretim tarafından. Kendimi hayatıma dönüm noktası olacak hamlelere çoktan girişmiş buluyorum böylece. Ayıldıktan sonrası hasar tespitine ve alınan kararları, yapılan hamleleri değerlendirmeye yarıyor. 'Hey, ben dün gece kendimi gerçekleştirdim, birileri öldü, birileri doğdu, bir şeyler bitti, muhteşem başlangıçlar var. Ya da en azından bir süre yalnızca kendimi dinledim!', her ne olmuş olursa olsun, o alkol bünyeme girdikten sonra oluşan her şey muhakkak mühim bir anlam ihtiva ediyor benim için. Şaşan dengemi de tek bir Alka-Seltzer alıp götürüyor. Yaşasın genç olmak! 'Sarhoş olmak üzerine' diyerek başladığım yazı, 'sarhoşluğa övgü'ye evrildi. Evrilsin, hakkı var. İçimde yara almak korkusuyla kendini kısıtlayan bir taraf varsa, mevcut duygu ve düşüncelerimi açığa çıkartmamı engelleyen bir gardiyan yaşıyorsa içimde, gördüğümü, duyduğumu, hissettiğimi geçirdiğim bir sansür süzgecinden haberdarsam eğer, benim için her yudum özgürlüğün kapısını aralıyor demektir. Ama bir şartla, 'her zaman içmeyerek!'. 'Hissediyorum, içmeliyim!' ve perde! İçki içmek konusunda kontrolünü sağlamaktan memnun olduğum tek bir husus var, o da zamanlama. O muhteşem özgürlüğü kendime ne zaman vereceğime dair sahip olduğum kontrol, içki içmeyi övülecek hale getiriyor. Sarhoş halini sevdiğim insanı her halükarda severim. Sarhoşken aldığım kararlar en derinimde yatanlardır, peşinden giderim. Sarhoşken kendimi severim. Sarhoş yanımın ayık yanıma en yüksek sesli öğüdüdür bu 'kendini sev' kısmı. Büyürken, ilerlerken, yaşarken kendime en çok hatırlattığım kısım bu olur. İşe yarar. En çok nasıl 'olduğum gibi olabilirim?'in, peşindeyim. Ve içki içmenin -bahsettiğim şartlarda- yardımı oluyor. Bana oluyor. Size ne oluyor bilmem? demeyeceğim, benzer hâlet-i rûhiyeler içine girdiğimizi gözlemleyecek kadar maruz kaldım sarhoş hallerinize.

Cheers!

Ps. Bir kaç bardak Cuba Libre'nin muhteşem eşlikçisi Chinawoman oldu bu gece. Bana en manidarı burada. Gerisini ruh durumunuz müsaade ederse siz dinleyin. Chinawoman iyidir, seviniz.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder